14 Mayıs 2007

...anlamı yok


...anlamı yok.
"Bir profesör öğrencilerine dersini anlatmak için, o gün kavanoz ve tenis topları, çakıl taşları, kum ve iki fincan kahve getirir. Kavanoza tenis toplarını atar ve sorar;
-Kavanoz doldu mu?
-Eveet der öğrencileri.
Profesör kavanoza topların arkasından çakıl taşlarını atar ve topların arasından çakıl taşları kavanoza girer.
-Şimdi kavanoz doldu mu?
-Evettt.
Kavanoza, daha sonra çakıl taşlarının da arasından kum süzülür.
-Pekiii şimdi kavanoz doldu mu?
- E evetttt!
En son olarak, iki fincan da kahve girer kumları ıslatarak kavanozun içine.
Öğrenciler pes eder. Profesör söze devam eder;
-Bu kavanoz sizin hayatınız. Tenis topları hayatınızın en önemli unsurları, aileniz gibi. Çakıl taşları ve kumları hayatınızda olması gereken ama tamamlamayan unsurlarıdır. Hayatınızı çakıl taşları ile kumla doldurursanız, tenis toplarına yer kalmaz.
-Peki hocam, kahve?
-Oda dostlarınıza vermeniz gereken önemdir."
Bu öykü bugün mail kutumdaydı. Okuyunca bizim evdeki küçük tenis topu (elif seteney) geldi aklıma. Küçük bir tenis topunun hayatımızdaki anlamının ne kadar büyük olduğunu düşündüm. Ailenin dışındaki birçok şeyin anlamını yitirdiğini düşündüm. Tıpkı, minik kuşun pır pır ederken canlanıp kızımın ellerinin bomboş kalması gibi.

Hiç yorum yok: