
Umutlarınızı nerelerde besliyorsunuz?
Ben genelde yastık altında, nadiren kitabımın arasında, bazende kahvaltı masasında beslerim.
Tüm umutlarınızı kaybettiğiniz zaman bile, tüm güvercinlerin gelip kırıntıları dahi topladığında bile bir parça umudunuz vardır ve onu bir yerlerde, soğumasın diye saklıyorsunuzdur.
En çok da küçüklüğümde umutlarım vardı. Binlerce, yüzbinlerce... Nerelere sığdıracağımı bilemezdim.
Büyüdükçe umutlarım azaldı. Anı yaşar oldum. Zamana bırakır oldum. Çünkü hayat umutlarınızı canlı tutmanızı engellemek için elinden geleni yapıyor. Bahçenizdeki gülleri çoğu zaman solduruyor. Solmayan güllerinizle, hatta kokmayan güllerinizle tek başınıza kalakalıyorsunuz.
Bazen çekip gitmek istiyor insan, ne umudu olsun yanında ne de gülleri ama. Bırakmıyor peşini ne umutlar ne de güller. Sonra dilinizde bir şarkı mırıldanır buluyorsunuz kendinizi;
Gurbete giden döner mi dönmez mi belli değil bilirim.
Ben bi karaağaç gölgesi buldum, cebimde ümitlerim.
Gitseniz de, kalsanız da, cepleriniz ümitle dolu da olsa bence önemli olan bir karaağaç bulmak. Karaağaçlarınız hiç eksik olmasın hayatınızda...
1 yorum:
umut ondört yaşında bir çocuktu
hep ondört yaşında kaldı
zaman bizi büyüttü
onu bulut yaptı...
Yorum Gönder